...Fehmi ATEŞ web sitesi...
  ŞANLIURFA
 

 

ein Bild

Urfa tarihinin Paleolotik çağa kadar (M.Ö. 500.000 - 8.000) uzandığı tespit olunmuştur. Kazılarda neolitik çağ (M.Ö. 7250 - 5500), kalkolitik çağ (M.Ö. 5500 3200) ve ilk tunç çağına ait (M.Ö. 3200 - 1800) çok sayıda değerli eserler ele geçirilmiştir.

Belgelere dayanmayan bazı iddialara göre Urfa, ilk defa şehirler kuran İdris Peygamber veya Tufan'dan sonra Nuh Peygamber zamanında kurulmuştur. Ebul Faraç bu görüştedir.
Urfa bölgesi; Sümer - Akat - Hitit, Babil - Kalde, Hurri - Mitanni, Aram - Asur, Med ve Pers hakimiyetlerini görmüştür. M.Ö. II. bin Hitit vesikalarında geçen Ursu'nun ve Asur vesikalarında geçen Ruhua veya Ru'ua'nın, bugünkü Urfa olduğu söylenmektedir. Şehir; Ur, Kalde Ur'u, Harran Ur'u, Orhei, Orhay, Vurhai, Edessa, Diyar Mudar, (Bölge ile beraber) Ruha, Reha ve Urfa adlarını almış, en son Şanlıurfa


ein Bild

Makedonya Kralı Büyük lskender doğu seferi sırasında Urfa' ya hakim olmuştur. (M.Ö. 332). Bu devir, M. Ö. 132'de ASRAANE krallığı ile son bulmuştur. M. S. 250 yıllarına kadar devam eden Osroane Krallığı dönemi Hıristiyanlık açısından büyük önem taşımaktadır. O çağın Osroane Kralı Abgar Ukomo'nun (Kara Abgar) dünyada Hristiyanlığı resmi din olarak kabul eden ilk krallardan olduğu, Hz. lsa ile mektuplaştığı ve Hz. lsa'yı dinini yaymak üzere Urfa'ya davet ettiği bilinmektedir. Bu davet üzerine Hz. lsa yüzünü sildiği mendile çıkan mucizevi resmini ve Urfa'yı kutsadığına dair bir mektubunu Abgar Ukomo'ya göndermiştir. Bu nedenle Urfa'ya Hıristiyanlarca bugün bile "Kutsal Şehir" denilmektedir. Hıristiyanlık aleminde kutsal sayılan bu mendilin uzun süre Urfa'yı düşmanlardan koruduğuna inanılmış. M.S. 944 yılında Bizans İmparatorunun doğudaki kuvvetlerinin komutanı Ioannes Kurkuas Urfa üzerine yürüyerek Hz. İsa'nın bu mucizevi resmini almayı başarmış ve onu büyük bir törenle İstanbul'a götürmüştür.


ein Bild

Hristiyanlığı ilk yıllarında kabul eden Urfa, Müslümanlığı da ilk yıllarında kabul etmiştir. (M.S. 639). Selçuklu Sultanı Alpaslan'ın 1071 yılında şehri kuşatmasına kadar birçok siyasi ve dini hareketlerin olduğu Urfa' da bağımsız bir Haçlı Kontluğu (M.S. 10981144) kurulmuştur. 1144 yılında İmadeddin Zengi, 1 182'de Selahaddin Eyyübi Urfa'ya hakim olmuştur.
1240 ve 1250 yıllarındaki iki Moğol yağmasından sonra 1260 yılında Hülagü Han bölgeyi yakıp yıkmıştır.
Urfa 1404 tarihinde Akkoyunluların, 1514 yılında Safevilerin eline geçmiş ve 1517 yılında Osmanlı İmparatorluğuna dahil olmuştur.
24 Mart 1919'da İngiliz, 30 Ekim 1919'da Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Fransızlara karşı başlatılan direniş ve savaş 11 Nisan 1920'de şehir halkının zaferiyle sonuçlanmıştır.


ein Bild

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yer alan Şanlıurfa, doğuda Mardin, batıda Gaziantep, kuzeybatıda Adıyaman, kuzeydoğuda Diyarbakır illeriyle çevrilidir. İl'in güneyinde 789 km'lik Türkiye-Suriye sınırı uzanır. Yüzölçümü 18.584 kilometre kare olup genelde bir ova görünümündeki il merkezinin rakımı 518 m'dir


ein Bild

Göller
Şanlıurfa kenti içinde göl olarak nitelendirilen Halilürrahman ve Aynızeliha olmak üzere iki göl mevcuttur. Hz. İbrahim'in ateşe düştüğü yerde oluşan bu iki göl şehir merkezinin güney batısında yer almaktadır. Hz. İbrahim'in düştüğü yer, Halil'ür Rahman Gölüdür. Rivayete göre; Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atmış ve düştüğü yerde Aynızeliha Gölü oluşmuştur. Bu göller içerisindeki balıklar kutsal sayıldığından yenilmemekte olup, dünyanın her tarafından gelen ziyaretçilerin uğrak yeri olmaktadır.
Ayrıca GAP Projesi ile yapay olarak oluşturulan Atatürk Baraj Gölü Türkiye'nin en büyük gölü olup, il sınırları içinde bulunmaktadır.Ayn-ı Zeliha Gölü

Şanlıurfa Turizmi


ein Bild

HARRAN EVLERİ

Harran’ın turistler tarafından en çok ilgi çeken yanı, küllah biçimindeki konik tipi evleridir. Harran denilince hemen bu evler akla gelir. Harran evlerinin oluşturduğu ilginç mimari dokuya dünyanın hiçbir yerinde rastlanılmamaktadır. Harran harabelerindeki antik mimari kalıntılardan toplanan tuğlalarla köylüler tarafından yapılan bu evler, kare bir alanın üzerini örten küllah biçiminde bir kubbeden oluşmaktadır. Yanyana gelen tek kubbeler iç kısımda kemerlerle birbirine bağlanmış ve içeride geniş bir oturma mekanı elde edilmiştir. Bölgenin iklimine uyumlu olan bu evler yazın serin kışın ise sıcaktır.

Harran’ın bu evlerinde tavukların daha çok yumurtladığı, at gibi bazı hayvanların daha uysal olduğu, kuru soğanların daha çabuk filizlendiği, yiyeceklerin bozulmadığı halk arasında söylenmektedir.


ein Bild
ŞEHİR SURLARI

Harran’ı çevreleyen, yaklaşık 4 km. uzunluğundaki şehir surları, bugün görülebilir bir şekilde ayakta durmaktadır. 187 adet burcu bulunan surların, batıda Halep Kapısı, kuzeyde Anadolu Kapısı, doğuda Aslanlı Kapı, Musul Kapısı ve Bağdat Kapısı, güneyde Rakka Kapısı olmak üzere toplam altı kapısı vardır. Bu kapılardan Halep Kapısı ayakta olup diğerleri yıkılmıştır.

HARRAN KALESİ

Kentin güneydoğusunda yer alan Harran Kalesi şehir surlarına bitişik olarak inşa edilmiştir. Çeşitli dönemlerde hükümdarlık sarayı olarak kullanılan üç katlı kale yer yer yıkılmış bir durumdadır. 1059 yılında İslam devletlerinden Fatimiler tarafından restore edilerek yenilenen Harran Kalesi’nin esas inşa tarihi bilinmemektedir

 

HARRAN ULU CAMİ



Harran Höyüğünün kuzeydoğu eteğinde yer alan Ulu Cami, Emevi Hükümdarı II. Mervan tarafından 744-750 yılları arasında yaptırılmıştır. Bazı kaynaklarda “Cami-el Firdevs” (Cennet Cami) veya “Cuma Camii” olarak ta geçer. Harran Ulu Cami Anadolu’nun en eski, en büyük ve en zengin taş süslemeli camisidir.

Mihraba paralel üç sütun sırayla dört sahına ayrılmış olan cami kubbesinin bulunmadığı, üzerinin tamamen ahşap çatıyla örtülü olduğu bir yangın neticesinde bu örtünün çöktüğü arkeolojik kazılardan elde edilen buluntulardan anlaşılmıştır.

Bugün caminin kitabeli doğu duvarı, kıble duvarı, mihrabı, cami iç mekanına giren orta kemeri ve kare gövdeli minaresi ayaktadır. Zengin taş süslemeli çok sayıdaki sütun başlığı ve kemer taşları gibi mimari parçalar caminin kalıntıları arasındadır.

ŞEYH HAYAT-EL HARRANİ TÜRBESİ VE CAMİİ

Şeyh Hayat-el Harrani 12. Yüzyılda yaşamış İslam’ın ermiş ve alimlerindendir. MS 1185 tarihinde Harran’da vefat edince türbesi 1195 tarihinde Harran surlarının kuzeybatı tarafında ve sur dışındaki mezarlığa inşa edilmiştir. Türbe çok sayıda ziyaretçi çekmektedir. Hz. İbrahim’in babası Azer (Tarah)’in de buraya defnedildiği söylenmektedir. Türbenin güneyine bitişik olarak camii bulunmaktadır.

HARRAN HÖYÜĞÜ

Harran kentinin ortasında yer alan höyükte, ilk arkeolojik araştırmalara 1951 yılında Türk-İngiliz ortak çalışmalarıyla başlanmıştır. O tarihten 1983 yılına kadar bu tarihi kent arkeologların gözünden ırak olmuştur.

1983 yılında arkeolog Dr. Nurettin Yardımcı başkanlığındaki bir heyetle arkeolojik kazılara yeniden başlanmıştır. Harran Höyüğünde MÖ III. Binden MS 13. Yüzyıla kadar çeşitli buluntulara rastlanmıştır. Bu buluntular içerisinde en önemlisi Babil Kralı Nabonid dönemine ait olan çivi yazılı keramik parçalardır. Bu keramiklerde Kral Naboniden ve Harrandaki Sin Mabedinden bahsedilmektedir. Kazılar halen devam etmekte olup bulunan eserler Şanlıurfa müzesinde teşhir edilmektedir.

HAN-EL BA’BÜR KERVANSARAYI

Eyyübiler dönemine ait olan bu kervansaray Harran ören yerinin 20 km. doğusundaki Göktaş köyünde bulunmaktadır. Yolu şose olup otomobil ve otobüsle gidilebilir.

Tamamı 65x66 m.lik bir alan üzerinde inşa edilmiştir. Kervansaray’ın kuzey cephesindeki portal kitabesinde 1128-1129 tarihindeki El Hac Hüsameddin Ali Bey İmad Bin İsa tarafından yaptırıldığı yazılıdır.

Ticaret kervanlarının konaklaması için inşa edilmiş olan Han-el S Ba’rür, klasik Selçuklu kervansarayları planlarındandır. Giriş eyvanının sağında mescit, solunda muhafız odası bulunur. Kare avlunun etrafı ahırlar, kışlık ve yazlık odalarla çevrilmiştir. Kuzey batı köşesinde ise hamam bulunmaktadır.

Düzgün kesme taşlardan bir kale görümünde inşa edilmiş olan bu tarihi yapı günümüzde harap bir durumdadır.

ŞUAYB ŞEHRİ HARABELERİ

Harran’a 45 km, Han-el Ba’rür Kervansarayına 25 km mesafede tarihi bir kent kalıntısıdır. Yolu şosedir, otobüsle gidilebilir.

Buradaki yüzlerce kaya mezarı üzerine kesme taşlardan yapılar inşa edilmiştir. Bu yapıların bazı duvar ve temel kalıntıları günümüze kadar gelebilmiştir. Oldukça geniş bir alana yayılan bu tarihi kentin etrafı yer yer izleri görülebilen surlarla çevrilidir.

Şuayb Şehri harabeleri arasında bir mağara ev, Şuayb Peygamberin makamı olarak çok sayıda ziyaretçi çekmektedir.

SOĞMATAR HARABELERİ

Harran’a 60 km, Şuayb Şehri’ne 15 km uzaklıktadır. Yolu şosedir. Otomobil ve otobüsle gidilebilir. Soğmatar’da bir höyük ve bunun üzerinde MS II. Yüzyıla ait kalenin duvar ve burç kalıntıları ile köy içerisinde tapınak kalıntıları bulunmaktadır.

Kökü Harran Sin kültürüne dayanan Sabiizmin ve baştanrı Marilaha’nın kültür merkezi olduğu bilinen Soğmatar ören yerinin en önemli kalıntısı baştanrı ve mukaddes gezegenlere ibadet edilerek kurban kesilen açık hava mabedidir.Kayadan oyma diğer bir mağara mabedin duvarlarında o dönemden kalma yazılar ve gezegenleri tasvir eden insan rölyefleri bulunmaktadır. Ayrıca kalenin batısında bulunan açık hava mabedi üzerindeki kayalarda tanrıları tasvir eden insan rölyefleri ve yazıları işlenmiştir.


ein Bild

 


ein Bild
 
  Bugün 34726 ziyaretçi185000  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol